
Sahhaf… Bu kelime, sadece eski kitap satan kişi demek değildir. Aynı zamanda geçmişin izini süren, bilgiye gözü gibi bakan, bir kültür hafızasını bugüne taşıyan kişidir. Sahhaflık, sabır ister. Merak ister. Kitaplara yalnızca meta değil, miras gözüyle bakan bir kalp ister. SahhafKafe, bu ruhu taşıyan bir yer. Bir kafe olduğu kadar bir sahhaf dükkânıdır da. Her rafı, her kitabı, her köşesi bu geleneğin izleriyle doludur.
Sahhaf Kafe’nin raflarında yeni kitaplar bulamazsınız. Burada her kitap daha önce yaşamış, elden ele dolaşmış, belki defalarca okunmuş ama her seferinde yeniden sevilmiş eserlerden oluşur. Bazılarının iç kapağında isimler, tarihler, bazen mektuplar, kartpostallar bulunur. Biri, 1956’da sevgilisine hediye etmiş bir romanı; bir başkası, 1973 yılında üniversiteye başlarken aldığı bir şiir kitabını bırakmıştır bu raflara.
Her kitap burada yalnızca içerdiği metinle değil, taşıdığı hatırayla da değerlidir. Ve Sahhaf Kafe’nin asıl zenginliği de tam burada başlar: Her kitap, geçmişten bir cümle fısıldar.
Sahhaflık geleneğiyle kurulan bu mekânda kitaplar satılmaz yalnızca, anlatılır. Bazen bir müşteri gelir, elinde bir kitap: “Bu kitabın birinci baskısı mı?” diye sorar. Kafe sahibi -ki o da bir sahhaftır aslında- gülümseyerek kitabın kapağını çevirir ve başlar anlatmaya: “Bu kitap 1942 baskısı. O dönem sansüre uğramıştı, ama birkaç nüsha elde kalmıştı. Bu da onlardan biri. Bak burada matbaanın mührü bile duruyor…” Bu küçük anlatı, o anı unutulmaz kılar.
Sahhaf Kafe’de kitaplar sabit değildir. Sürekli bir sirkülasyon vardır. Çünkü buraya gelenler sadece okumaz, kitap getirir de. Eski kitaplarını bağışlayanlar olur; dedesinin kütüphanesinden çıkan, yıllardır sakladığı kitapları bu raflara emanet edenler. Ve her gelen kitap, bir hikâye daha demektir. Bazen bu kitapların arasında gerçekten nadir eserler çıkar. Bir Osmanlıca mecmua, eski bir çocuk kitabı, artık baskısı bulunmayan bir tiyatro eseri…
Raflara yaklaştığınızda göreceğiniz şey sadece kitap sıraları değildir. Küçük kartlar iliştirilmiştir çoğunun üzerine. “Bu kitap, bir öğretmenin yıllarca yanından ayırmadığı roman. Sayfa aralarında kendi notları var.” ya da “Bu kitabı bağışlayan kişi, her yıl doğum gününde yeniden okurmuş.” gibi notlar, kitaplara insani bir boyut kazandırır. Sahhaf Kafe’de kitaplar öylece durmaz; yaşar, konuşur, bağ kurar.
Sahhaflık geleneğinin en önemli yanı, sadece bilgi aktarmak değil, bir kültürü korumaktır. Bu kültür; saygılı bir okuma hali, derinlikli bir bakış açısı ve sabırlı bir merakla şekillenir. Sahhaf Kafe, işte bu kültürün sessiz ama kararlı temsilcisidir. Burada hiçbir şey aceleye gelmez. Kitap seçmek bile bir törendir. Sayfalara dokunmak, kapağın içini koklamak, belki de içeriden bir zamanın izine rastlamak…
Bazı akşamlar, bu kitaplardan yola çıkarak küçük söyleşiler düzenlenir. “Bir Kitabın Yolculuğu” adı verilen bu etkinliklerde, eski kitapların kime ait olduğu, nasıl el değiştirdiği, içinde ne tür notlar bulunduğu anlatılır. Katılanlar hayran kalır. Çünkü burada kitap, sadece içerik değil, bağdır. Hafızadır.
Ve SahhafKafe, bu hafızayı yaşatmaya devam eder. Her gelen yeni kitapla, her okunan eski satırla… Her dokunulan sayfada biraz daha güçlenir bu gelenek.
Çünkü bazı yerler kitap satar. Ama bazı yerler kitapları korur, yaşatır, anlatır. Sahhaf Kafe, ikincisidir.